KİTAB (KURAN-I KERİM)
Kitap, Allahü Teâlâ'nın, Rasulü Hz. Muhammed (s.a.s)’e arapça olarak indirdiği, mushaflarda yazılıp bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, Fatiha suresi ile başlayıp Nas suresi ile sona eren Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, önceki semâvî kitaplar gibi yalnız bir inanç, ibadet ve ahlâk kitabı değil, hem inanç ve ibadet, hem de insanlar arası münasebetleri düzenleyen, fert ve toplum hayatını düzenleyici hükümleri kapsayan bir kitaptır.
Ayetlerde şöyle buyurulur: “Biz Kitab’ı sana her şeyi beyan için indirdik.”50 “Kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik.”51 Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed (s.a.s)’e ilk olarak tefekkür ve ibadet için çıktığı Hira mağarasında Ramazan ayının Kadir gecesinde inmeye başlamış, Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla 22 yıl 2 ay 22 günde tamamlanmıştır.
İlk inen ayetler: “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir damla kan pıhtısından yarattı. Oku Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. Ki o, kalemle yazı yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini de o öğretti.”52 ayetleridir. Son ayet ise Veda Haccı sırasında Zilhicce’nin dokuzuncu günü inmiştir. Bu ayet de şudur: “Bugün size dininizi kemale erdirdim. Üzerinizde olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı verip, ondan razı oldum.”53 Abdullah b. Abbas (r.a.)’a göre, şu ayet daha sonra inmiştir: “Allah’a döneceğiniz günden korkun. Sonra herkese kazandığı tamamen ödenecektir ve onlar haksızlığa uğratılmayacaklardır.”54
Kur’an’ın ilk inen ayetlerinde daha çok ahıretle ilgili bilgiler yer alır. İnsanlar İslâm’a alıştıktan sonra helâl ve harama dair ayetler inmiştir. Ayetlerin çoğu ya bir soru ya da bir olay üzerine inmiştir. Buna “Esbabü’n-Nüzûl (nüzûl sebepleri)” denir. Kur’an nazil oldukça, Allah’ın elçisi, inen ayetleri vahiy kâtiplerine yazdırır ve hangi ayetin nereye yazılacağını söylerdi. Ayetlerin sıralanışının vahye dayandığında görüş birliği vardır. Surelerin sıralanışının vahye dayandığı da kuvvetli görüştür.
Kur’an-ı Kerim’in İçine Aldığı Hükümler:
Kur’an’ın getirdiği hükümlerin çeşidi üçtür:
a) İnanç hükümleri:
Allah, Melekler, Kitaplar, Ahiret günü, kaza ve kader hakkında mükellefin inanması ile ilgili hükümler. İnanç hükümleri daha çok Mekke döneminde gelmiş, insanların önce yanlış kanaat, inanç ve hurafelerden arındırılması amaçlanmıştır.
b) Ahlâkî hükümler:
Müminin imanının güçlenmesine, ihlâs, takva ve fazilet sahibi olmasına, beşerî münasebetlerinde en güzel davranışları kazanmasına yönelik hükümler, ibretli peygamber kıssaları, özendirme veya sakındırma anlamı taşıyan ayetler bu gruba girer.
c) Amelî hükümler:
Bunlar mükellefin ibadet, söz, fiil ve akitler gibi insanî ilişkilerini ve tüm toplum hayatını düzenleyen pratiğe yönelik hükümlerdir. İşte fıkıh ve fıkıh usulünün inceleme alanına girenler, bu nitelikteki ayetlerdir.
Hz. Peygamber’in hadislerini de böyle bi tasnife tabi tutmak mümkündür.
Kur’an’daki amelî hükümleri ikiye ayırarak incelemek mümkündür. İbadetlerle ilgili hükümler ve muamele hükümleri.
aa) İbadet hükümleri:
Kur’an-ı Kerim bütün farzları kısa anlatımla emretmiş, uygulama, şekil ve ayrıntıyı sünnete bırakmıştır. Namaz, oruç, hac, zekat, adak, yemin gibi ibadetlerin yapılış şekilleri Allah’ın Rasulü tarafından bizzat yaşanmış ve ümmetine gösterilmiştir. Şu hadisler, ibadetlerdeki uygulamanın Hz. Peygamber’den alınması gerektiğini açıkca ifade eder: “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın”55. “Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız.”56
Diğer yandan ibadet veya muamelelerdeki eksik veya hatayı telafi etmek için öngörülen; zıhâr57, yemin58 ve bir mümini yanlışlıkla öldürme keffaretleri59 de ibadet niteliğindedir.
bb) Muamele hükümleri:
İbadetin dışında kalan hukukî tasarruflar, akitler, suç, ceza ve benzeri hükümlerdir. Bunlar; ferdin fertle, ferdin toplumla veya toplumların birbiriyle ilişkilerini düzenler. Muamele hükümlerini aşağıdaki şekilde kısımlara ayırmak mümkündür:
Aile Hukuku: Kur’an’da aileye ilişkin hükümler, başka konulara ait olanlardan daha ayrıntılıdır. Evlenme, boşanma, nafaka, velayet, iddet, miras, nesep bu hükümler arasında sayılabilir.
Medeni Hukuk: İnsanlar arası muamelelere ilişkin hükümler olup, alışveriş, kiralama, trampa, rehin, kefalet, ortaklık, borçlanma ve taahhütte bulunma gibi fertler arasında mali ilişkileri düzenlemeyi ve hak sahibi olan herkesi korumayı amaç edinir.
Ceza Hukuku: Ferdin işleyeceği suçlar ve bunlara verilecek cezalar bu gruba girer. Ceza hükümleri; mal, can, ırz, nesep ve aklı korumayı amaç edinir. Ayet veya hadisle belirlenen cezaya “had” denir. Hırsızlık, yol kesme, içki kullanma cezaları gibi. İslâm Devleti’nin toplumun yararı ve kamu düzeninin sağlanması için koyacağı cezalara ise “ta’zir” denir. Uyarma, dayak, sürgün ve hapis cezası gibi.
Kaza Hükümleri: Davaların görülmesinde; şahitlik, yemin, hüküm gibi insanlar arasında adaleti gerçekleştirmek için gerekli icraatı düzenlemeyi amaç edinir.
İdare edenlerle idare edilenler arasındaki ilişki: Bu hükümler; adalet, şûrâ, maslahat, yardımlaşma ve koruma gibi esaslara dayanır. Adalet, bir devlet yönetiminin en başta gözetmesi gereken bir prensiptir. Kur’an-ı kerim’de adaleti emreden ayetler vardır: “Şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emreder.”60 “Allah Şüphesiz ki, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.”61 Şûrâ prensibi de, devlet yönetiminde en güzel yöntemleri belirlemede yardımcı olur. Keyfî yönetim isteklerini engeller. Ayetlerde şöyle buyurulur: “Onların işleri, aralarında şûrâ (danışma) iledir.”62 “İş konusunda onlarla istişare et. Bir kere karar verince de, artık Allah’a dayan.”63
Yukarıdaki ilk ayet, metinden anlaşılan anlamıyla İslâm idaresinin, müslümanlar arasında şûrâ esasına dayandığını ifade etmektedir. Diğer yandan işaret yoluyla da; müslüman toplumun, İslâm devlet başkanını kontrol edecek ve devlet işlerini düzenlemede ona yardımcı olacak bir topluluğu seçip iş başına getirmesi gereğini bildirmektedir.64
Devletler Hukuku: Kur’an-ı Kerim, gayri müslim ülkelerle olan münasebetleri de düzenleyici esaslar getirmiştir. Ayetlerde devletler arası anlaşma yapılırsa, buna uyulması istenir.65 İslâm Devleti karşısında, gayri müslimler üç statüde bulunabilir: a) Zımmî ve muahedler (antlaşmalılar), b)Müste’menler “vizeliler.” c) Muharipler. Bu sonunculara “harbî” adı da verilir.
İktisat ve maliye hukuku: Zenginin malında yoksulun hakkı, gelir ve giderin hesaplanması ile ilgili ve benzeri hükümler bu gruba girer.
(kaynak : Hamdi Döndüren).
|