E. En Önde Gelen Hadis Kitaplarının Muhteva Tahlilleri
---------------------------------------------------
Burada en mütedavel hadis kitaplarını muhteva ve güvenilirlikleri açısından tanıtmaya çalışacağız.
1. Ahmed b. Hanbel’in (ö.241/855) Müsned’i
Ahmed b. Hanbel h. 164’de Bağdad’da doğmuş, h.241'de vefat etmiştir.
700’den fazla sahâbî’den nakledilen 30.000’e yakın hadisi ihtivâ eden Müsned, Ahmed b. Hanbel’in baş eseri olduğu kadar Müsned türünün de en meşhurudur.
Ahmed b. Hanbel, Müsned‘i 750.000 hadisten seçerek meydana getirmiştir. Elimizdeki Müsned, oğlu Abdullah b. Ahmed b. Hanbel’in rivâyet ettiği nüshanın, Ebû Bekr Ahmed b. Ca’fer el-Katî’î (ö.368/978) tarafından yapılan rivâyetidir. Gerek Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, gerekse râvîsi Ahmed b. Ca’fer el-Katî’î, Müsned’e bazı ilâveler yapmışlardır. Katî’î’nin ilâveleri azdır.[12]
Sıddîkî’ye göre İbn Hanbel’in bu büyük eseri telif gâyesi; ne tümüyle sahîh hadisleri toplamak, ne de özel bir konuyla ilgili hadisleri bir araya toplamak ve ne de belli bir İslâm Mezhebi’ni destekleyen hadislerden bir mecmua oluşturmaktır. Onun gâyesi, sahîh olduğu kendisince ispat edilebilecek olan ve kendi devri için, münâkaşalarda esas vazifesini görebilecek bütün hadisleri bir araya getirmektir. Nitekim o, “Bu kitabı bir rehber olarak hazırladım, Hz. Peygamber’in sünnetinde ihtilaf edenler ona müracaat ederler.” demiştir.[13]
Görüldüğü gibi Ahmed b. Hanbel, Müsned’e aldığı bütün hadislerin “sahîh” olduğunu iddia etmiş değildir. Ölüm döşeğindeyken bile o, Müsned’den bir hadisin çıkarılmasını oğlundan istemiştir.[14] Bu onun, eseri hakkında sürekli bir tetkik ve araştırma içinde olduğunu gösterir, yoksa onun “eserinin bütün muhtevâsının sahîh olduğundan emin olmadığını”[15] değil!. Zira ilimde araştırma süreklidir, emin olunsun olunmasın netice değişmez.
Ahmed b. Hanbel, Müsned’e sırasıyla;
a. Zabt ve adâlet vasıfları ile tanınan râvîlerin hadislerini,
b. Yalancılığı duyulmamış, dînî konularda hakkında şüphe edilmeyen mestûr râvilerin, birinci grup râvilerin rivâyetlerine ters düşmeyen hadislerini almıştır.
O, oğluna hitâben “Hadis usûlümü bilirsin: aynı konuda zıddına sahîh bir hadis bulunmadıkça, zayıf hadislere karşı çıkmamışımdır”[16] demiştir.
Bu sözlerden onun “sahîh” ve “sahîh olması muhtemel” hadisleri Müsned’ine aldığı anlaşılmaktadır.
2. İmam Mâlik’in (ö.179/ 795) el-Muvatta‘ı
İmam Mâlik h. 93 yılında Medine’de doğmuş, h.179/795’da 85 yaşlarındayken Medine’de vefat etmiştir.[17] Etbâu’t-tâbiîn’dendir.
İmam Mâlik, ders süresince tek şekilde oturur, ayakta hadis rivâyetinden hoşlanmazdı. Hadis dersi için özel hazırlık yapardı. Yıkanır, güzel kokular sürünür, temiz ve yeni elbiseler giyer, huşu’ ve vakar ile otururdu. Ders süresince güzel kokulu öd ağacı (buhur) yaktırırdı.
İmam Mâlik, hadise olan saygısı dolayısıyla, hadisleri kabulde ihtiyatı elden bırakmamış, olabildiğince titiz davranmıştır. Hatta onun Peygamber Mescidi’nin direklerini işâret ederek şöyle dediği nakledilir: “Şu sütunlar dibinde, ‘Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu’ diyen yetmiş kişiye rastladım. Bunların hiçbirinden bir şey almadım. Bunlar belki, beytu’l-mâl kendilerine emanet edilecek kadar emin kişilerdi. Fakat onların hiçbiri buna (hadis almaya) ehil değildi.”
İmam Mâlik, Muvatta’ı önceleri 10.000 hadisten meydana getirmiştir. Eserini her sene yeniden gözden geçirir ve bazı hadisleri çıkarırdı. Sonunda elimizdeki 1720 rivâyeti ihtiva eden Muvatta kalmıştır. Muvatta şârihi Zürkânî (ö.1122/1710) bu rakamı şöyle sınıflandırır:
600’ü müsned (merfu),
222’si mürsel,
613’ü mevkûf,
285’i maktu’dur.
Bu taksimde de görüldüğü gibi İmam Mâlik, önce Hz. Peygamber’den gelen hadisleri, sonra ashâbdan gelenleri, daha sonra da tâbiûndan gelen âsârı zikretmektedir. En sonunda da kendi görüşünü belirtir.[18]
Tirmizî şârihi Ebû Bekr b. el-Arabî‘ye (ö.543/1148) göre Muvatta ilk asıldır. Sahîh-i Buhârî de ikinci asıldır. Müslim, Tirmizî ve diğer muhaddisler, kitaplarını bu iki asl üzerine bina etmişlerdir.”[19] der. Meselâ Buhârî, Muvatta’daki 300 hadisi, Sahih’inin 600 yerinde zikretmiştir.[20]
Muvatta, Buhârî ve Müslim’in sahîhleri ile birlikte hadis kitaplarının birinci tabakasını meydana getirmektedir.[21]
3. Buhârî’nin (ö.256/870) Sahîh’i
Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buhârî h. 194/810 yılında Buhâra’da doğmuş, 256/870 yılında Ramazan Bayramı gecesi 62 yaşında iken vefat etmiştir.
Daha on yaşlarında iken hadis ezberlemeye başlamıştır. Bini aşkın hocadan ders almıştır. Bütün ömrünü ve her şeyini hadise adayan Buhârî’nin ezberlediği hadis sayısı ise, kendi ifâdesiyle, yüz bini sahîh, toplam üç yüz bindir.[22]
Buhârî’nin hadis bilgisi, devrin bilginlerince insaf hudutlarını aşacak tarzda yoklanmıştır. Bir keresinde 100 kadar hadisin sened ve metinleri karıştırıldıktan sonra Buhârî’ye okunmuş ve bu hadisler hakkında ne düşündüğü sorulmuştur. Buhârî hepsini ezberden düzeltmiş ve soranların hayranlıklarını kazanmıştır. İbn Hacer (852/1448) onun hakkında, “Gök kubbenin altında, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerini Buhârî’den daha iyi bilen birini görmedim.” demektedir.
Buhârî, el-Câmiu’s-sahîh adlı eserini 600.000 hadis arasından seçmiştir. Onu Mescid-i Haram’da telif etmiştir. Concordance’a göre 97 kitab ve 3730 bâbtan/konudan oluşmaktadır. Mükerrerler dahil 7275 hadis ihtivâ etmektedir. İbn Hacer bu sayıyı 9082 olarak vermektedir. Mükerrerler dışında dört bine yakın hadis vardır. İbn Hacer bu sayıyı da 2761 olarak vermektedir.
Bab merkezli düşündüğümüzde, telif sebebi de göstermektedir ki Buhârî’nin Sahîh’inde zayıf hadis yer almamaktadır. Ancak Buhârî, bazen istidlâl kabilinden ve bâb başlığı’nda (terceme) olmak kaydıyla zayıf hadis zikreder. Yalnız bunları, öteki hadisleri zikrettiği gibi tahdîs sığasiyle vermez. Senedsiz olarak verir. Bu hadislerin zayıflıkları da azdır.
Buhârî, bâb başlıklarını çoğu zaman âyet-i kerîmelerden, bazen hadislerden iktibaslarla ve bazen de serbest şekilde ve fakat fıkhî bir anlam taşıyacak tarzda seçtiği ibârelerle tanzim etmiştir. Bu yüzden Buhârî’nin fıkhî görüşleri bâb/konu başlıklarında yer alır.
Buhârî, kitabını kitaplara/bölümlere ayırırken bir insana doğumdan ölüme kadar gerekli olan bilgileri bir mantık silsilesi çerçevesinde sıralamaya çok dikkat eder. Kitabının ilk bölümü “Bed’u’l-vahy’dir. İkncı sırada “Kitâbu’l-imân”ı, üçüncü sırada “Kitâbu’l-ilm”i, daha sonra “Kitâbu’s-salât”ı ele alır. Hedef aldığı kitleyi önce vahiyle, sonra imanla, daha sonra ilim ve ibadetle buluşturur. Bir insan, ilim olmadan aklıyla Allah’ı keşfedebilir; fakat, ilim olmadan O’na ibadet ve kulluk edemez. Önce imandan sonra önce bilgi ve sonra da ibadet gelir. Buhârî bu sıralama ile iman-ilim ve ibadet üçlüsünün önemine dikkat çeker.
Buhârî, bazen bir hadisi ilgisi dolayısıyla ve ondan hüküm istinbât etmek düşüncesiyle muhtelif kitapların çeşitli bâblarında hadisi bölerek (takti’) tekrarlar. Ancak çoğu kere böyle hadisi değişik yerlerde verirken ayrı ayrı senetle zikretmeye dikkat eder. Bununla da hadisin değişik senetlerle rivâyet edilmiş olduğunu ispatlamış olur.[23]
“Müellifler hadisleri boş yere tekrar etmezler. Hadisin farklı senetlerle gelmesi, metne ait lâfızların farklı olması gibi bir çok sebebi vardır. Bazen bir hadisin tek bir sahâbîden, değişik senedlerle ve farklı lafızlarla rivâyet edildiği olur. Müelliflerin bütün rivâyetleri toplama arzuları dolayısıyla kitaplarında tekrarlar görülür.[24] Böylece hem hadisi kuvvetlendirir, hem de lafız farklılıkları dolayısıyla başka başka hükümlerin elde edilmesine imkan sağlar.
Buhârî’nin Sahih’i, hadis kitaplarının birinci tabakasına dahildir.
4. Müslim’in (ö.261/874) Sahîh’i
Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, h. 202, 204 veya 206 tarihinde Nişabur’da doğmuş, bir hâdisi araştırmakla meşgulken 261/874’de vefat etti.
Müslim de Buhârî gibi bütün hayatını hadise adamıştır. O, devrin ilim merkezleri olan Hicaz, Mısır, İran, Suriye, Mezopotamya ve Türkistan’a seyahatler yaptı. Bağdad’a bir kaç kez gitti geldi. Gezdiği yerlerdeki hadis bilginlerinden ders aldı.
“Sahih-i Müslim” diye şöhret bulmuş olan el-Müsnedü’s-sahîh, Kütüb-i sitte’nin ikinci kitabıdır. İmam Müslim onu, 300.000 hadis içinden seçerek meydana getirmiştir.
Müslim, kitabına aldığı hadisler hakkında şöyle der: “Ben, bana göre sahih olan her hadisi bu kitaba almış değilim. Ben, bu ketaba sadece sıhhati konusunda ulemânın icma ettiği hadisleri aldım.”[25]
İmam Müslim’in kitabına aldığı hadisler, genellikle, Buhârî’deki merfu’ hadislerdir. O, Buhârî’de bulunmayan 820 merfu’ hadisi de tahriç etmiştir.
Müslim’in Sahîh’inde mevkûf ve maktu’ hadisler çok azdır.[26]
Kitabın üslûb ve siyâkına özen göstermiş, fıkhî istinbat gayesiyle hadisleri bölüp muhtelif bâblarda zikretmek gibi bir yönteme baş vurmamış, bir hadisin farklı rivayet tariklerini bir araya toplamaya gayret etmiş, dolayısıyla hadisçiliğe daha fazla önem vermiştir.[27]
Yine bazı hadisleri birden fazla yerde tekrarladığı da olmuştur. Tekrar ettiği hadislerin sayısı 137’dir.
Rivâyet edilen lafzı aynen edâya büyük itina gösterir. Râvilerin bir harfte de olsa ihtilaflarını kaydeder (Buhârî, mânâ ile rivâyeti tecviz ettiği için buna o kadar riâyet etmez).
Müslim’in Sahîh’i “kitab” adını taşıyan 54 bölümden oluşmaktadır. Bâblarının sayısı ise, 1322’dir. Mükerrerler dışında 3033 Hadis ihtivâ etmektedir.[28] Kitab isimleri, Buhârî’deki kitab isimleriyle büyük ölçüde paralellik arzeder. Bâb başlıkları ise, daha sonra Nevevî (ö.676/1277) tarafından konulmuştur.
Sahîhân’ın Mukâyese edecek olursak şunları söylemek mümkündür: Buhârî’nin Sahîh’i, Kur’an’dan sonra en güvenilir kaynak olarak ümmetin bütünü tarafından kabul edilmiştir. Buhârî’nin Sahîh’inin Müslim’e tercih yönlerini şöyle sıralamak mümkündür:
1. Buhârî’nin sıhhat için ortaya koyduğu şartlar daha kuvvetlidir.
2. Râvîde, kendisinden hadis rivâyet ettiği kişi ile bir defa da olsa mülâkat etmiş olmayı arar (Müslim ise, görüşmüş olmayı değil, görüşebilme imkânının bulunmasını yeterli görür).
3. Buhârî’nin râvîlerinin adâlet ve zabt yönü, Müslim’in râvîlerinden üstündür. Zira Buhârî’nin ricâlinde cerh edilenler oldukça azdır. Onlardan da Buhârî’nin rivâyeti pek azdır. Aslında bunların büyük bir kısmı da Buhârî’nin kendilerini pek iyi tanıdığı kendi şeyhleridir.
4. Buhârî’nin, şâz ve illetten salim olma yönünden de belli bir üstünlüğü vardır. Buhârî’de tenkide uğrayan hadis sayısı pek azdır.
5. Müslim, Buhârî’nin talebesidir. Onun eserlerinden istifâde etmiş ve ona dayanmıştır. Bunun için de ed-Dârekutnî, “Eğer Buhârî olmasaydı, Hadîs İlmi’nde Müslim ortaya çıkmaz ve bu mertebeye ulaşamazdı” demiştir.[29]
6. Tenkide en az uğrayan hadis kitabı Buhârî’nin Sahîh’idir.[30]
Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn, Ali b. el-Medînî vb. âlimler 4 hadis dışında Buhârî’deki bütün hadislerin sahîh olduğuna şehâdet etmişlerdir. Ebû Ca’fer Muhammed el-Ukaylî (322/934), “Bu 4 hadis hususundaki söz, yine Buhârî’nin sözüdür; onlar da sahîhtir.” der.
5. Tirmizî’nin (ö.279/892) Câmi’î
Ebû İsâ künyesiyle meşhur Muhammed b. İsâ b. Sevre et-Tirmizî, Tirmiz’de h. 209/827 yılında doğmuş,[31] h.279/892’da Tirmiz’de vefat etmiştir.
Tirmizî; Arabistan, Mezopotamya, İran ve Horasan gibi çeşitli ilim merkezlerine hadis öğrenmek için seyahatler yapmıştır. O, Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvûd gibi öteki Kütüb-i sitte müellifleriyle görüşmüştür.
Kendisi hakkında devrin ulemâsının gerçekten gıbta edilecek değerlendirmeleri ve övgüleri vardır.[32]
Tirmizî’nin en meşhur eseri Sünenü’t-Tirmizî, Kütüb-i sitte’nin üçüncü kitabıdır.
Tirmizî, eserini Hicaz, Irak ve Horasan âlimlerine sunmuş, hepsi de beğenmişlerdir. O, kitabını “Kimin evinde bu kitap bulunursa orada konuşmakta olan Peygamber var demektir”[33] diye takdim etmektedir. Yine o, “iki hadis dışında” kitabındaki bütün hadislerin ma’mûlun bih olduğunu da söylemektedir.[34]
Câmi’, ale’l-ebvâb bir tertibe sahiptir. Tahâretten İlel’e kadar uzanan 46 kitabı ihtiva emektedir. Concordance’a göre Câmi’; 46 kitab içinde 2496 bâb[35] ve A. M. Şakir’in (ö.1958) tahkiki ile yapılan baskıya göre de 3956 hadis[36]den meydana gelmektedir. Tuhfetu’l-ahvezî şerhi ile birlikte olan baskıda hadis sayısı 4051’dir.[37]
Mevkûf ve maktu’ hadisler Tirmizî’de merfu’ hadislerin değerlendirilmesi sadedinde sevk edilmişlerdir. Buhârî bu iki çeşit hadisi bâb başlıklarında muallak olarak verir. Müslim ise bu iki çeşit hadise çok az yer verir.[38]
Tirmizî, bâb başlığı altında bir veya bir kaç hadisi verdikten sonra, sırasıyla şu işlemleri yapar:
a. Hadisin sıhhat durumu (hasen, sahîh, zayıf, garîb olduğunu) mutlaka açıklar.
b. Râvilerin durumunu, varsa, senetteki illeti beyan eder.
c. Hadisin -varsa- diğer tariklerini verir.
d. Konuyla ilgili, diğer sahâbîlerden yapılmış rivâyetler varsa, onlara da “ve fi’l-bâbi an fülânin ve fülân…” diyerek, sahâbî isimlerini vermek suretiyle işaret eder.
e. O konuyla ilgili olarak fukahanın görüşlerini, hadisle nasıl ihticac ettiklerini, ulemâ arasında ittifak mı, ihtilâf mı bulunduğunu anlatır. İcma’ varsa, mutlaka işaret eder. Bazen de uygulamanın hangi yönde olduğunu gösterir.[39]
Abdülaziz ed-Dihlevî (ö.1239/1824) Tirmizî’nin Câmi’ini şu dört özelliğe sahip olmakla övmektedir:
a. Tertibi mükemmeldir, tekrar yoktur.
b. Fakihlerin kanaatlerine, yer yer de istidlâl usullerine işâret eder.
c. Hadislerin sıhhat durumlarını, bilhassa illetlerini açıklar.
d. Hadis ricâline dair değerli bilgiler verir.[40]
Tirmizî’nin Câmi’i, usûle ait kaidelerin tek tek hadislere uygulanması, bir başka ifade ile usûl ile furûun birleştirilmesi açısından fevkalâde önem ve değere sahiptir.
Tirmizî, hadislerin sıhhat durumunu tesbit için çoğu kere mürekkeb terimler kullanır.
Tirmizî’nin Câmi’i, hadis kitaplarının ikinci tabakasına dahildir.[41]
Câmi’ türündeki bu üç eseri mukâyese edecek olursak şöyle diyebiliriz: Tirmizî, hadisçilik nokta-i nazarında Müslim’e; fıkhu’l-hadis noktasından da Buhârî’ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kendisinde toplamış bulunmaktadır.
Tirmizî, hadis kabulündeki şartlar açısından Buhârî ve Müslim’den daha mütesâhil bir tutum içindedir. Onun eseri “Hasen” hadis terimini belli bir muhtevaya kavuşturması açısından Sahîhayn’dan farklı bir nitelik arz etmektedir. Onun Câmi’i, Buhârî ve Müslim’den çok daha fazla zayıf hadis ihtivâ etmektedir. Ancak bu hadislerin durumunu Tirmizî, açıklıkla ortaya koymaktan çekinmez. Ancak bunları ya bilgilendirmek veya başka bir hadisi desteklemek amacıyla zikreder.
6. Ebû Dâvûd’un (ö.275/888) Sünen’i
Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as b. İshak el-Ezdî es-Sicistânî h. 202’de Sicistan’da doğmuş, H. 275/888’de Basra’da vefat etmiştir.
Fıkıh bâblarına göre tasnîf edilmiş ahkâm hadislerini ihtiva eden kitaplara sünen denir.
Sünen’ler fıkhî görüşle telif ve tasnîf edildikleri için, genellikle, Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerini bize nakleden merfu’ sünnet verilerini ihtiva eder. Mevkûf ve maktu’ haberlere pek yer vermezler.[42]
Sünen’lerin muhtevâlarını, ibâdât, muamelât ve ukûbât bölümleriyle özetlemek mümkündür.
Sünen denilince, öncelikle Kütüb-i sitte’ye dahil olan sünenler akla gelir.
Ebû Dâvûd’un Sünen’i, Buhârî ve Müslim’in sahihleri ile mukayese edildiğinde, güvenilirlik bakımından bazıları onun sahîhayndan hemen sonra geldiğini söyler. Söz konusu âlimler, onu sahîhayna en yakın eser olarak kabul eder ve kütüb-i sitte içerisinde üçüncü sırayı ona verir.[43]
Hatîb el-Bağdâdî’nin (ö.463/1070) kendisine ulaşan bir senetle naklettiği sözlerinde ve bizzat kendisinin Mekkelilere yazdığı mektupta, Ebû Dâvûd, Sünen’inde; sahih, sahihe benzer (şibhuhu), sahihe yakın (mukâribuhu)[44] ve kendisinde aşırı vehn/zayıflık bulunup durumlarını açıkladığı hadisler zikrettiğini, hakkında hiçbir şey söylemediklerinin salih olup bir kısmının diğer bir kısmından daha sahih olduklarını[45] belirtir.[46]
Ebû Dâvûd, prensip olarak her hadis hakkında ayrı ayrı değil, gerekli gördükçe değerlendirme yapar.
Ebû Dâvûd, terkinde icma edilmemiş herkesten hadis almayı prensip edindiği için[47] sahih bir hadis bulamadığı konularda zayıf hadis zikreder ve zayıf olduğunu açıklar.[48] Bu tür hadislerin zayıflığı ciddi değildir.
Başka bir rivâyeti desteklemek amacıyla isnadı zayıf hadisler naklettiği gibi[49] terğîb ve terhîb içerikli zayıf hadisler de nakleder. Fakat zayıf olduğunu belirtir.[50] Bab içinde sahih bir senedi desteklemek amacıyla zayıf hadis zikrettiği de olur.[51]
Mısır, Mezopotamya, Mağrib ve dünyanın bir çok bölgesindeki muhtelif mezhep âlimlerince standart bir hadis kitabı olarak benimsenmiş ve çokça okunmuş olan Ebû Dâvûd’un Sünen’i, Concordance’a göre 40 kitab ve 1889 bâbtan meydana gelmektedir. Toplam olarak, müellifin kendi ifâdesiyle 4800 hadis ihtiva etmektedir.[52] Süneni hakkında o şöyle der: “Sünen’e sadece ahkâm hadislerini aldım. Zühd ve amellerin faziletleri ve diğer fezâil ile ilgili konuları işlemedim. Eserde mevcud 4800 hadisin tamamı ahkâma aittir. Zühd, faziletler ve diğer konularda bir çok hadis bulunmasına rağmen onları kitaba almadım.”
Ebû Dâvûd’un Sünen’indeki hadisler, Zehebî’ye göre şöyledir:[53]
1) Şeyhân’ın birlikte tahrîc ettikleri hadisler (bunlar kitabın yarısını teşkil eder).
2) Şeyhân’dan sadece birinin kitabına aldığı hadisler.
3) Sahîhân’da olmamasına rağmen, senedi ceyyid olan ve aynı zamanda şaz ve illetli olmayan hadisler.
4) İsnadı sâlih[54] olan iki ya da daha fazla leyyin tarikten geldiği için ulemânın kabul ettiği hadisler.
5) Râvîdeki hâfıza noksanlığı sebebiyle isnâdı zayıf kabul edilen hadisler (ki, bu tür hadisler hakkında Ebû Dâvûd çoğu kere sükût eder).
6) Râvisinin za’fı çok açık olan hadisler (Bu tür hadislerin za’fını müellif genellikle açıklar).[55]
Bu durum, Ebû Dâvûd’un, “fakihlerin delil olarak kullandıkları ahkâm hadislerini bir araya toplamak” gâyesinin tabiî bir sonucudur. Böyle bir maksadla yola çıktığı için Ebû Dâvûd, kitabına Sahîh, Hasen, Leyyin ve amel edilebilir hadisleri almıştır. Çünkü ona göre, aşırı derecede zayıf olmayan hadis, re’y ve kıyas’tan önde gelir.
Aslında Ebû Dâvûd, Sünen’inde zayıf hadislerin mevcudiyetini bizzat kendisi söylemiştir. Ancak, o “muhaddislerin ittifakla terkettikleri” herhangi bir hadisi kitabına almamıştır.
“Toptan bir değerlendirme ile ‘Sünen’deki hadislerin hepsi sahihtir’ demeye nasıl imkân yok ise, ‘hepsi hasendir’ hükmünü vermek de mümkün değildir. Birincisini söylemek mübalağa, ikincisini söylemek ise, üstünkörü bir hüküm olur. O halde yapılacak toptancı değerlendirmeler yerine her hadis için ayrı ayrı hüküm vermek, müellifin tavrını dikkate almak daha isabetli ve ilmî bir tutum olacaktır.”[56]
Ebû Dâvûd’un Sünen’i hadis kitaplarının ikinci tabakasına dâhildir.[57]
7. Nesâî’nin (ö.303/915) Sünen’i (el-Müctebâ)
Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî 214/829 yılında Nesâ’da doğmuş, Remle’de veya Mekke’de h. 303/915 yılında vefat etmiştir.
Nesâî, zamanının en meşhur hadis âlimlerinden biridir. Daha ziyâde fıkhî hadisleri derlediği Kitabu‘s-Süneni’l-kebîr’i[58] sahîh ve illetli hadisleri de ihtivâ etmekteydi. Sonra istek üzerine Nesâî bu kitabını sadece sahîh hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Müctenâ veya meşhur olduğu şekliyle el-Müctebâ adını verdi.
el-Müctebâ, sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerh edilmiş râvîsi bulunan bir kitab olarak bilinir. Bunun için de Sahîhayn’dan sonra üçüncü sırada sayılması gerektiğini savunanlar olmuştur.[59] Hattâ Nesâî’nin, rical tenkidinde Müslim’den daha sıkı davrandığı bildirilmektedir.[60]
Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivâyet farklarını bile, hadisi baştan aşağı tekrar etmek suretiyle gösterir. Gariptir ki, onun bu hassâsiyeti, Musevî asıllı müsteşrik Goldziher tarafından “küçük işlerle uğraşma” olarak tenkid edilmiştir.[61]
Nesâî, Tirmizî’de olduğu gibi, her hadis için ayrı bir değerlendirme yapmaz. Onun değerlendirmesi, kitabına almış olmasıdır.
Sünen, 51 kitab ve 2400’e yakın bâb/konu alt başlıklardan oluşmaktadır.[62]
“Sünen-i Nesâî” denilince el-Müctebâ anlaşılır. el-Müctebâ hadis kitaplarının ikinci tabakasına dâhildir.[63]
8. İbn Mâce’nin (ö.273/886) Sünen’i
İbn Mâce künyesiyle meşhur Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-Kazvînî h. 209’da Kazvin’de doğmuş, H. 273/886’da Ramazan ayında vefat etmiştir.
İbn Mâce’nin Sünen’i, mukaddime hariç 37 kitab, 1515 bâb ve 4341 hadisten oluşmaktadır. Bu hadislerden,
3002’si öteki beş kitabın müelliflerinin ya beşi veya bir kısmı tarafından rivâyet edilmiştir. Geriye kalan 1339 hadis ise, sadece İbn Mâce’de bulunan hadisler (zevâid)dir. Bunların da;
428’inin ricâli güvenilir, isnadları sahîhtir.
199’unun isnadı hasen’dir.
613’ünün isnadı zayıftır.
99’unun ise isnadı yok hükmünde (vâhî), veya münker ya da yalanlanmıştır.”[64]
İbn Mâce’nin, kitabını telif edince, devrin meşhur münekkidi Ebû Zür’a’ya takdim ettiği, onun da 30 kadar zayıf hadis dışında kitabın büyük bir değer taşıdığını söylediğine dair Ebu’l-Fadl b. Tahir el-Makdisî (ö.507/-1113) tarafından ileri sürülen rivâyet, senedindeki inkıta sebebiyle Süyûtî (ö.911/1505) tarafından “doğru olmayan bir hikâye” diye tenkid ve reddedilmiştir.[65]
İbnü’l-Cevzî gibi Mevzûat yazarları, şahıslar, kabileler ve şehirlerin faziletleri ile ilgili hadislerin uydurma olduğunu ileri sürmüşlerdir. Delhi’li Şeyh Abdulhak da İbn Mâce’nin Sünen ’indeki Kazvin şehri hakkındaki hadislerin uydurma olduğunu söylemiştir.[66]
Aslında İbn Mâce ’nin Sünen’i, tertibi, tekrardan uzak ve kısa oluşu ile oldukça değerlidir.[67]
Sünen’in Kütüb-i sitte’ye dahil edilişi, Ebu’l-Fadl b. Tahir el-Makdisî’nin (507/1113) “Etrâfu’l-kütübi’s-sitte” ve “Şurûtü’l-eimmeti’s-sitte”sinde 6. kitab olarak zikretmesiyle başlamıştır. Sonraki yazarlar da aynı yolu takib edince 7. asırdan itibaren Sünen, Kütüb-i sitte’nin 6. kitabı olarak hadis edebiyatı içindeki mümtaz yerini almıştır.[68]
Sünen’in, elde mevcut baskısında bazı hadis metinlerinin hemen altında küçük puntolarla dizilmiş siyah satırlardaki “ve fi’z-zevâid” diye başlayıp devam eden bilgiler, Kütüb-i sitte içinde sadece İbn Mâce’de bulunan hadislerin sıhhat derecelerini gösterir. Bu notlar, Hafız Ahmed b. Ebî Bekr el-Bûsırî’nin (ö.840/1436) Kitâbu zevâidi İbn Mâce’sinden alınmıştır. Bu eserde 1553 hadis yer almaktadır.[69]
Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, İbn Mâce’nin Sünen’ine hadis kitaplarına ait yaptığı tabakalamada yer vermemiştir.[70] Ancak onu ikinci tabakaya dahil etmek mümkündür.
9. Dârimî’nin (ö.255/868) Sünen’i
Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman et-Temîmî es-Semerkandî ed-Dârimî, h. 181/797’de Semerkand’da doğmuş, h. 255/868’de Merv’de vefat etmiştir.
Sünen, Arapların İslâm öncesi bazı tatbikatları, Hz. Peygamber’in sîreti, hadislerin yazıya geçirilmesi ve ilmin fazileti ile ilgili hadislerden oluşan 163 sayfalık uzun bir giriş (mukaddime) ve 23 kitaptan meydana gelmektedir. İki cilt halinde matbu olan[71] Sünen’de 1403 bâb/konu içinde 3500 hadis yer almaktadır. “Ebu’l-Vakt rivâyetinde 3557 hadis ve 1408 bâb bulunmaktadır.”[72]
Sünen, kendisine özgü ve gerçekten kıymetli mukaddimesi dışında tahâretten vasiyyete kadar uzanan fıkhî bölümleri, fıkıh kitaplarındaki sıralanışlarına uygun biçimde ihtiva etmektedir. En sonunda da Fedâilu’l-Kur’ân’a ait bir bölüm yer almaktadır. Kitab bu muhtevâsı, Sünen’dir. Ancak Dârimî’nin Sünen’i, “ahâdîs-i mürsele ve mevkûfeyi de muhtevî olmakla”,[73] sünenlerin genel muhtevâsı dışına taşmış bulunmaktadır.[74]
Dârimî’nin Sünen’i mevsuk bir hadis kitabı kabul edilmek ve hatta bazı hadisçilerce Kütüb-i sitte’nin 6. kitabı olmaya lâyık görülmekle birlikte,[75] bütün hadisleri, “sahîh” şartlarını -tam olarak- taşımamaktadır. Bununla beraber, “rical-i zuafâsı az, ahadis-i münkere’si nâdirdir”.[76]
İbn Hacer’in (ö.852/1448) belirttiğine göre Dârimî’nin Sünen’i derece bakımından diğer sünenlerden daha aşağı değildir; bilakis Kütüb-i Hamseye dâhil edilecek olsa, İbn Mâce’den daha önce gelir. Çünkü birçok yönüyle İbn Mâce’nin Sünen’inden daha iyi konumdadır.[77] İbnu’s-Salâh (ö.643/1245), Nevevî (ö.676/1277), Salâhuddîn Halîl el-‘Alâî (ö.761/1359) ve İbn Hacer gibi âlimler, Dârimî’nin Sünen’inin, Kütüb-i sitte’nin altıncı kitabı olarak kabul edilmesinin daha uygun olacağı görüşündedirler.[78] el-‘Alâî, ayrıca ‘Sünen’de mürsel ve mavkûf hadisler bulunuyor olsa da, zayıf ricâli az, şâz ve münkerleri nadirdir’ demektedir.[79] Bununla beraber Irâkî (ö.806/1403) Dârimî’nin Sünen’indeki hadislerin bir kısmı mürsel, munkatı’, mu’dal ve maktû’ olduğunu belirtir.[80] El-Bikâî (ö.885/1480) de aynı şeyi söyler.[81] Muhammed b. İsmail el-Emîr es-San’ânî, daha da ileriye giderek onda mevzû rivâyetlerin de bulunduğunu ifade eder.[82] Bizzat Dârimî’nin kendisi de bazı hadislerin mürsel[83], munkatı’[84] dolayısıyla zayıf olduğunu belirtir; bazı hadisleri diğerlerine tercih eder.[85] Ayrıca Dârimî’nin bir kısım râvileri de tanınmamaktadır. Dolayısıyla bu râvilerin rivâyet ettikleri hadisler zayıftır.[86] Aslında Sünen türü eserlerde genel olarak sıhhat yönünden her tür hadis bulunabilmektedir.[87] Hüseyn Selîm Esed’in değerlendirmesine göre Sünen’deki hadislerin 2185'i sahih, 278'i hasen, 226’sı da isnad yönünden zayıftır.[88] Netice itibariyle Dârimî’nin Sünen’inde pek çok sahih hadisin yanı sıra hasen, zayıf, hatta bazı âlimlere göre mevzû hadislerin de bulunduğunu söylemek mümkündür.[89] Fakat mevzû denebilecek rivayetler yok denecek kadar azdır. Dârimî’nin genel olarak sıhhat yönünden değerlendirmeye tâbi tuttuğu rivâyetlerin sayısı çok azdır. Sükût edip değerlendirme ifadeleri kulanmadığı hadisler ona göre ma’mûlun bihtir.
|