B - İman - İslam Kavramları İlişkisi:
İslâm, sözlükte; itaat etmek, teslim olmak, müslüman olmak, İslâm’a girmek demektir. Terim olarak; Allah teâlâ’ya boyun eğmek, Hz. Peygamber’in din adına bildirmiş olduğu şeyleri kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek ve güzel bulmaktır. Bu tarife göre İslâm ve İman eş anlamlıdır. İslâm, “din” anlamında da kullanılır. Allah’ın dinine yalnız “din” denildği gibi, “millet, şerîat, İslâm ve İslâm dini” de denir. Diğer yandan bazan, şeriat kelimesi dini hükümlerin ibadetlere ve muamelelere ait kısmını ifade etmek üzere de kullanılır.
İslâm kelimesi, kalbin tasdiki olmadığı halde, bedenen boyun eğmek ve itaat etmek anlamında da kullanılmıştır. Ayet-i kerimede şöyle buyurulur: “Bedevî araplar; ‘iman ettik’ dediler. De ki: ”Siz iman etmediniz, fakat; “biz boyun eğdik, müslüman gözüktük” deyin. Çünkü henüz iman kalblerinize girmemiştir.”12 Bu ayette kalben inanmadıkları halde, dil ile inandığını söyleyen münâfıklar kastedilmiştir.
İmam el-Maturidi (ö.333/944) bu konuda şöyle der: “Her ne kadar kitap ve sünnette iman ile islâm birbirinden ayrı olarak zikredilmişse de, gerçekte iman ile İslâm aynı anlamda kullanılır. Çünkü bütün mezhepler imandan çıkanın, İslâm sınırından da çıkmış olacağında görüş birliği içindedirler.”13
İman, İslâm ve İhsan terimleriyle ilgili sorulara Rasulullah’ın (s.a.s) verdiği cevabı Hz. Ömer (ö.23/643) şöyle nakleder: “Bir gün Allah’ın Rasulünün yanında idik. Beyaz elbiseli, siyah saçlı bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk izi yoktu, ama hiçbirimiz kendisini tanımıyorduk. Hz. Peygamber’in önünde diz çöküp oturdu. Dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de Allah’ın Rasulünün dizlerinin üzerine koyup, sordu:
“İslâm nedir? bana anlat?” Allah’ın Rasûlü cevap verdi:
“İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna inanman, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucunu tutman, gücün yeterse Hacca gitmendir.”
“Doğru söyledin. Peki iman nedir?”
“İman, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere, hayır ve şerrin Allah tarafından yaratıldığına inanmandır.”
"Doğru söyledin, ihsan nedir?”
“İhsan, Allahü Teâlâ’yı görüyormuşsun gibi ona ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görmektedir.”
Bu sorulardan sonra kıyamet alametlerini de soran adam kalkıp gitti. Arkasından baktılar. Hemen ortadan kaybolmuştu. Onun kim olduğunu merak eden ashab-ı kirama Allah Rasulü şöyle buyurdu: “O, Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi.”14
ez-Zebidî (ö.1205/1791) İman ile İslâm’ın kimi zaman eşanlamlı, kimi zaman da farklı anlamda kullanıldığını belirttikten sonra, konuya şu şekilde açıklık getirir: İslâm teslimiyet demektir. Teslimiyet ya kalben veya söz ile yahut da organlarla olur. Kalben olan inanç; sözle olan ikrar; organlarla olan ise ibadetlerden ibarettir. Bu üç şeklin en üstün olanı kalble olanıdır ki, o da “iman” diye isimlendirilir. Kalbin, iman esaslarına boyun eğmesi de “islâm”dan ibarettir. Söz ve amel ise, kalpte gizli olan bu boyun eğmenin sonucu ve meyvesidir. Ağaç meyvesiyle birlikte bir bütün teşkil ettiği gibi, İslâm da bu bütünü ifade etmiş olur.15
Sonuç olarak dil ile ikrar asıl rükün olmadığı için, dilsizlik veya zor karşısında kalma gibi bir özür halinde şart olmaktan çıkar. Zorlanan kimse gönülden değil, fakat sadece diliyle inkâr ederse, imandan çıkmış olmaz. Nitekim Ammar b. Yasir’e (ö.34/657) Mekke müşrikleri işkence yaptıklarında, o da dayanamayarak diliyle inkâr etmişti. Durumu Rasulullah’a (s.a.s) iletilince, Ammar (r.a) hakkında şöyle buyurdu: “Ammar’ın vücudu bütün zerrelerine kadar iman doludur”, sonra Ammar’a dönerek;“Yine seni zorlarlarsa dilinle inkâr edebilirsin.”16 Kalbi imanla dolu olanlara zorlama karşısında böyle bir ruhsat Cenâb-ı Hak tarafından verilmiş17 ve Hz. Peygamber (s.a.s) bunun uygulamasını göstermiştir. Diğer yandan yine, müşrikler tarafından ölümle tehdit edilen iki kişiden birisi, dininden dönmediği için öldürülmüş, ötekisi dıştan küfrü kabul ederek kurtulmuştu. Azimeti tercih ettiği için öldürülen hakkında, Allah’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “O, şehitlerin en üstünü ve cennette benim arkadaşımdır.”18
(kaynak: Hamdi Döndüren).
|