C - İman - Amel İlişkisi:
Amel, sözlükte; iş, davranış, ibadet ve hayırlı iş demektir. Allahü teâlâ’nın ve Rasulünün rızasına uygun olan bütün iş, hareket, hayır ve hasenat; dini, ferdi ve ahlâkî görevler ve ibadetler “salih amel” adını alır. Allah’ın rızasına uygun olmayan işlere de “salih olmayan amel” denir. Nitekim, Nuh aleyhisselamın, kâfir olan oğlunun boğulmaktan kurtulması için dua etmesi üzerine, Cenab-ı Hak Hud Suresi 46. ayette şöyle buyurdu: “Ey Nuh, o senin ailenden değildir. Çünkü onun işlediği amel, salih olmayan bir ameldir.”
Ehl-i sünnet inancına göre, ameller imandan bir cüz değildir. Yani, kişi amel eksikliğinden dolayı, inkâr hali bulunmadıkça dinden çıkmaz. Belki asi ve günahkâr olur. Allahü Teâlâ dilerse onu affeder, dilerse azap eder.
Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetlerinde; “İman edenler ve salih amel işleyenler...”19 ifadeleri yer alır. Burada imanla amel ayrı ayrı zikredilir. Diğer yandan, bazı ayetlerde büyük günahın imanla birlikte bulunabileceği belirtilir. “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa, aralarını bulup barıştırın. Eğer onlardan biri diğerine karşı saldırıya devam ederse siz, o haksız saldırganla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın.”20 Bu ayette, birbirine saldırarak büyük günah işleyen iki mümin topluluğa da “müminler” denilmiştir. Bu durum, helâl olduğuna inanılmadıkça bir haramı işlemenin kişiyi dinden çıkarmayacağını gösterir.
Amelsiz iman, kurtuluş ve ahiret mutluluğuna eriş için yeterli değildir. Kalbe yerleşen iman nurunun dış etkenlere karşı korunması, beslenmesi ve güçlerindirilmesi gerekir. Bu da ibadet ve diğer salih amellerle gerçekleşir.
İnsanoğlu yeryüzüne yalnız imanla yükümlü tutulmak için değil, belki salih ameller işleyerek, Allah’a kulluk etmesi için gönderilmiştir. Şu ayet-i kerimelerde bu anlamı görmek mümkündür: “Ben, cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.”21, “Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur”.22
İslâm’da bir iyiliğin ve salih amelin geçerli olması ve sevap kazandırması için, bu ameli işleyenin imanlı olması şarttır. Bu konuda, iman ön şarttır. İman da; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmayı kapsamına alır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Asra yemin olsun ki, insan şüphesiz maddî-manevî büyük kayıp içindedir. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır”23 “inkâr edip, imansız olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını feda (tasadduk) etseler bile kabul olunmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır. Onların bir yardımcıları da yoktur.”24
Salih ameller ikiye ayrılır. Birincisi; bedenî ibadetler gibi, amel eden kimsenin bizzat kendisine yarar sağlayan ve kendisini yetiştirip kemale ermesine yarayan amellerdir. Namaz, oruç, hacc, cihad, küfürle mücadele gibi ameller bu niteliktedir. İkincisi; zekat ve sadaka gibi, başkalarına yararı olan amellerdir.25
(kaynak: Hamdi Döndüren).
|