İCMÂ'
İcmâ’, sözlükte; bir işe azmetme ve bir konuda görüş birliği etme anlamına gelir. Bir fıkıh terimi olarak; Hz. Muhammed (s.a.s)’in ümmetinden olan müctehidlerin, Hz. Peygamber’in vefatından sonraki herhangi bir devirde şer’î bir hüküm hakkında görüş birliğine varmalarıdır. Bu tarife göre icma’da şu şartların bulunması gerekir:
a) Müctehid olmayanların ittifakı dini bir delil sayılmaz. Müctehid; delillerden dini hükümler çıkarma yeteneğine sahip olan kimsedir.
b) Müctehidlerin ittifakı, dini bir meselenin hükmü üzerinde ilk görüş birliği meydana geldiği zaman aranır. Daha sonra görüş değiştirmekle icma’ bozulmaz.
c) Dini yönü bulunmayan konulardaki görüş birliği icma’ sayılmaz.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Kim kendisine hidayet belli olduktan sonra, Allah’ın Rasulüne karşı gelir, müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız.”75 İcma’ın bir delil olduğunu gösteren hadisi şerifler de vardır: “Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir.”76 “Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez.”77
İcma; sarih, sukuti ve mes’elenin belli bir kısmı üzerinde görüş birliği etmek şeklinde olmak üzere üçe ayrılır. Sarih icma’; bir asırdaki her müctehidin icma’ konusu mesele üzerindeki görüşünü açıkca söylemiş olduğu icma’dır. Sukuti icma’; herhangi bir asırda, ictihad yetkisi olan bir ilim adamı belli bir görüşe varır, bu görüş kendisine ulaşan başka müctehid ya da müctehidler kabul veya red şeklinde bir görüş açıklamazlarsa, o mesele üzerinde “susma yoluyla (sükuti) icma’ meydana gelmiş olur. Meselenin bir kısmı üzerinde icma’a gelince, mesela; ölenin kardeşleriyle birlikte mirasçı olan dedenin (baba cihetinden dede), kardeşleri düşüreceğini söyleyen sahabîler yanında, dedenin üçte birden az olmamak üzere mirasçı olacağını söyleyenler de vardır. Buna göre, her iki durumda, miktarı değişmekle birlikte dedenin mirasçı olacağı konusunda görüş birliği oluşmuştur.78
(kaynak : Hamdi Döndüren).
|